Ebul Hasen Ali b. Ebi Talib El Kureşi El haşimi. İlk Müslümanlardan Hz.Peygamber’in damadı ve Hulefai Raşidin’in dördüncüsü. Miladi 600 yılında Mekke’de doğdu. Abdulmuttalip oğlu Ebu Talip ve Haşimoğullarından Esed kızı Fatımanın oğlu.
Babası Ebu Talip adını Ali, annesi Fatıma da babasının adından dolayı Esed koymuş Rasulullah efendimiz arslanların lideri manasına gelen Haydar adını ikinci isim olarak koymuş, annesi de bu ismi pek beğenmiştir. Haydar ismi düşmanın arasına dalıp döne döne savaşan anlamında Kerrar lakabıyla anılmış Haydar-ı Kerrar şeklinde kullanılmıştır. Rasulullah (sav) efendimizle aralarında otuz yaş var.En küçük yaşından itibaren eli hep O’nun elinde Alinin en yakın arkadaşı Rasulullah efendimiz.
Kâbe ziyaretçileriyle ilgilenmek onları ağırlamak işi Ebu Talib’in üzerinde mukaddes evle alakayı kendisi için bir kazanç vesilesi diye kullanmak yerine fedakârlık sebebi haline getiren Ebu Talib’in imkânları tükenmişti.
Fahr-i kâinat amcası Abbasa giderek; “Biliyorsun ki, kardeşin Ebu Talip sofrasında pek çok elin toplandığı kalabalık bir aileye sahip seninle ona gidelim de çocuklarından birer tanesini evimize alalım. Ebu Talib’i biraz ferahlatmış oluruz der. Rica, tereddüt, ısrar ve kabul
Kâinatın Efendisine düşen Allah (c.c) nün çocukluğundan beri yüzünü aydınlattığı Hz. Ali Kerremallahü veçhedir. Beş yaşındadır.
Ali şimdi O’nun dizleri dibinde Rasulullah (sav) in zevcesi temiz ve büyük Hatice validemiz ona annelik ediyor.
Allah Rasulü kırk Ali ise on yaşında insanı büyük marifete çağıran keremini bildiren ve kuluna ilim yolunda bu keremden pay almasını ihtar eden ayetler nazil olunca Rasulullah efendimiz; Beni örtün, beni örtün! Dediğinde bütün bunlar Alinin gözleri önünde cereyan ediyor.
Rasulullah (sav) efendimize ilk iman eden Hz. Hatice ikinci iman eden olgun erkekler arasında Hz. Ebubekir üçüncü iman eden ve fakat çocukluk sıfatına göre ilk Hz. Ali dördündücüsüde ilkler arasında Haris oğlu Zeyd.
Kölelerden İlk İman eden
Bir gün Rasul-i Ekrem Efendimizi Hz. Hatice ile namaz kılarken gördü. Hayran hayran seyredip namaz bitince, “Nedir bu?” diye sordu. Rasul-i Ekrem,
“Ey Ali, bu Allah’ın seçtiği, beğendiği dindir. Ben seni bir olan Allah’a iman etmeye davet eder, insana ne faydası ne de zararı dokunmayan Lat ve Uzza’ya tapmaktan sakındırırım. “ dedi.
Hz. Ali, bu teklif karşısında tatlı çocuk bakışlarını yere dikerek bir an durakladı. Sonra şöyle dedi: “Benim şimdiye kadar görmediğim, işitmediğim bir şey bu. Babam Ebu Talib’e danışmadan bir şey diyemem. “
Fakat Rasul-i Kibriya Efendimiz, henüz davasını açıkça ilan etme emrini almış değildi. Bu sebeple Hz. Ali’yi ikaz etti: “Ey Ali!“ dedi. “Eğer söylediklerimi yaparsan yap. Yok eğer yapmayacak olursan, gördüğünü ve işittiğini gizli tut. Kimseye bir şey söyleme!”
Hz. Ali, bu ikaz üzerine sırrını muhafaza edeceğine söz verdi. O geceyi düşünerek geçirdi. Şafak aydınlığı ile birlikte gönlüne de aydınlık doğdu. Rasulullah’ın huzuruna giderek, “Allah, beni yaratırken Ebu Talib’e sormadı ki, bende Ona ibadet etmek için gidip kendisine danışayım.” Dedi ve Müslüman oldu.
İşte dört tane birinci ve aralarında bir çocuk. Ali çocuk âlemlere rahmet olarak gelenin arkasında safta Bir çocuk iki erkek, bir kadın ve gök dolusu melek.
İslamın “Defter-i Kebiri” açılmış işte Abbasın zevcesi Ümmül Fazl, Ebubekir’in kızı Esma Ömer’in kız kardeşi Fatıma
İşte Affan oğlu Osman
Avvam oğlu Zübeyr
Avf oğlu Abdurrahman
Ebi Vakkas oğlu Saad
Abdullah oğlu Talha
İşte ilklerin ilkleri Cennetle müjdelenen 10 lar. Ali Erkamın evinde Allah Rasulünün halkasında Ali Haşimoğulları ziyaretinde Ey Abdulmuttalip oğulları. Ben Allah tarafından bütün insanlara, hususiyle size gönderilmiş bulunuyorum. Size getirdiğim bir şey var ki; bu dünyayı ve öteleri keffaleti altında tutuyor içinizde bu nimeti benimle paylaşmak isteyen kim var? Sorusuna mecliste bulunan amcalarının donup kaldığı zaman
Bu mecliste yaşça en küçük olan Ali benim! Belki vücudum küçük, kollarım cılız bacaklarım sıska. Bu halimle ben size yardım etmeye hazırım. Diye haykıran Hz. Aliye Allah Rasulunun yakınım ve arkadaşımsın dedi. Mekke’den Medine’ye hicretinde Hz. Ali yirmi üç yaşında ve Rasulullah (sav) in yatağında Muhammed’ül Emin olan Rasulullah (sav) Efendimize emanet edilen emanetleri sahiplerine vermek üzere Mekkede kaldı.
O Peygamber (sav) in yatağında ölüm tehlikesine karşı kendisini O’nun yerine koymak gibi bir sadakat ve fedakârlık timsali Hz. Ali Kerremallahü Veche Rasulullah (sav) Efendimize Kuba’da iken kavuştu. Yanında annesi Fatıma ve Rasulullah (sav) Efendimizin kızı Fatıma vardı. Ayakları şerha şerha kan içindeydi. Rasulullah (sav) Efendimiz ayaklarını kan içinde görünce “Sen benim Cennette ve yeryüzünde kardeşimsin” demişti.
Ensar ile Muhacir kardeşliğinde bir gün huzurda Hz. Ali (ra) mahzun Benim kardeşim yok mu? dedi. Rasulullah (sav) Efendimiz senin kardeşin benim buyurdu.
Hz.Ali Bedir de O gün meydana ilk olarak Rabia oğlu Utbe çıktı arkasından oğlu Velid ile kardeşi Şeybe nida edip er dilediler. Ensardan bir kaç kişi ilerleyip karşılarında yer aldılar. Kâfirler avaz avaz bağırdı bizim sizinle işimiz yok siz bizim dengimiz değilsiniz.
Allah Rasulunun emri ile Ebu Ubeyde, Hamza, Ali (ra) çıktılar. Hz. Hamza ve Ali işlerini çabucak bitirip Ebu Ubeydenin yardımına koştular. İslamın küfür kanserini kökünden biçmek üzere bizzat şifa ve merhametten ibaret olan kılıç kınından çıkmıştı. Hz.Ali efendimiz 23 yaşında Rasulullah (sav) efendimizin kızı Fatımayı Hz.Ebubekir ve Ömer’in tavsiyeleriyle kendisi için Rasululluh efendimizden ister.
Rasulullah efendimiz sorar:
Dünyalık neye maliksin ya Ali?
Bir zırhla bir at der Hz. Ali
Rasulullah Efendimiz Atın sana lazım git zırhını sat parasını getir.
Rasulullah (sav) Efendimiz Hz. Alinin 48 dirheme sattığı zırhın parasından birazını alır ve Hz. Bilal’e verir.
Bu parayla bir iki güzel şey alın der tahtadan bir sedir, sahtiyandan bir şilte ve yastık içleri hurma lifleri ile dolu ve ihtişamlı bir düğün ziyafeti Hz. Ebubekir’in kızı Esma (ra) bu çok mütevazı düğün için der ki O güne kadar Fatımanın düğün ziyafetinden daha büyüğü görülmedi.
Hicretin 3. Yılında Ramazan ayının 15’inde Hz. Hasan Hicretin 4. Yılı Şaban ayının 5’inde Hz. Hüseyin Medinede dünyaya gelir. Hasan “güzellik” demek Hüseyin küçük güzellik anlamına gelen isimlerini Araplarda ilk konulan isimler olarak Allahın Rasulu koyar.
Hz. Hasan ve Hüseyini sevmek Rasulullah (sav) i sevmektir. Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hüseyin(ra)’i sevmek, kıyamet gününde Rasulullah (sav)’ın yakınlarında olmaktır.
Uhut savaşı Hz. Alinin vücudunda bir ok parçası acısına dayanmak çok güç Hz. Ali namazdayken namazın vecdi içinde ok parçası çıkarıldı ve yara dağlandı.
Hayber’in fethi gecikir Rasulullah (sav) efendimiz ben bayrağı yarın Allah ve Rasulünün sevdiği birine vereceğim! O muvaffak olacak ve kaleyi düşürecek. O geceyi ashabın pek çoğu bayrağın kime nasip olacağı hecanıyla uykusuz geçirir. Bayrak Haydar olan kerrar olan Murtaza olan Ebu Turab olan Hz. Ali kerremallahü veçheye teslim edilir. Hayber gaza meydanında Zülfikar’ı elinde arslanların lideri öyle bir kahramanlık gösterdi ki Zaloğlu Rüstemler Hz. Ali ye seyitlik edemeyecek bir derekeye düştüler.
Hz. Ali Mekke ye ilk giren sancaktar. Huneyn de Rasulullah efendimizle beraber bir ara Hz. Ali’ye sorarlar “insanların en cesuru kimdir?” diye. Hz. Ali çok cesurdu gerçekten. Diyecekti ki: “ insanların en cesuru Allah’ın Rasulu’dür. Fahr-i Kainat’tır.” “ Neden?” diye sorduklarında cevap verecek ve diyecekti ki: “ Huneyn günüydü. Ordunun bozulduğu, dağıldığı bir ara, Allah Rasulü’nü gördüm. Atının üzerindeydi… Atını karşıdaki güçlerin üzerine öylesine sürüyordu ki, tek başına savaşıyordu adeta. Savaşı sevmeyen Peygamberin, o an, o müdahaleyi yapması gerekiyordu, Ben onu duyuyordum. “Vallahi” diyordu, “Ben Abdullah’ın oğlu Muhammedim! Ben Peygamberim! Bunda zerre kadar bir yalan yok!” Onun atını tutuyordum. Yuları bıraksaydım, tek başına gidekcekti. Ve savaşın en kızgın anında, hepimiz onun gölgesine sığındık. O an tıpkı Uhud’da olduğu gibi Rasulullah’ın etrafında kalan insan sayısı 10’dan fazla değildi. Onlardan biri de bendim. Daima Allah’ın rızasını gözeten bu sebeple Murtaza adını alan Hz. Ali Efendimiz bir gün savaşta bir müşriğe galip gelir. Adam öleceğini anlayınca Hz. Ali’ye tükürür Hz. Alinin elindeki kılıç aşağıya iniverir “Kalk git” der Adam “Neden beni bırakıyorsun?” deyince Hz. Alinin cevabı çok manidardır. “Ben biraz önce seninle Allah rızası için savaşıyordum ama şu andan itibaren nefsim ön plana çıkacak. Şa an seni öldürsem Allah için mi, nefsim için mi olacak bilmiyorum dedi. Adam hayret etti ve Müslüman oldu.
Hz. Ali 40 hicret yılında manada ve maddede her kıymeti ve kıymetliyi kıyan zulüm ve dehşet güruhu oğlu Hasanla birlikte Medine mescidine doğru yürüyen Hz. Ali efendimizin bir kılıç darbesi indirdiler. Katil yakalandı Hz. Ali (ra) evine kaldırıldı Rabbine kavuştu Son an ve son söz; Allah bir ve Rasul hak.
İlim beldesinin kapısı
“Rasulullah (sav) Efendimizin kâtibi Hz. Ali Kur’an, hadis özellikle fıkıh alanında bir otorite. Rivayet ettiği hadislerin sayısı 586 dır. Bu hadislerden 20 si muttefekun aleyh hem Buharide hem Müslimde yer almakta ayrıca dokuzu sadece Buharide on beşide Müslimin sahihinde bulunmaktadır.
Rasulullah (sav) ile devamlı beraber olması sebebiyle rivayet ettiği hadislerin içinde O’nun şemailine, ibadet ve dualarına dair olanlar daha çoktur. Hz. Peygamberin zamanında yazdığı ve kılıcının kınında taşıdığı bir hadis sahifesi vardır. Söz konusu sahife Rıfat Fevzi Abdulmuttalip tarafından 1986 yılında Sahifetü Ali Bin Ebi Talip adıyla kahirede yayımlamıştır.
Hz. Peygamber daha hayattayken Kur’an-ı Kerimin tamamını ezberlemiş Kur’an-ı Kerimin meselelerine hakkıyla vakıf olan sayılı sahabelerdendir. Yemende kadılık görevinde bulunmuştur.
Hz. Peygamber (sav) efendimiz buyurur ki; “Ya Ali seni seven ancak mümindir sevmeyense münafık”
Ya Rabbi bizi Hz. Ali Efendimizi sevenlerden eyle!
Ahmet POÇANOĞLU
Konya İl Müftüsü